İçeriğe geç

Çağdaş tıp ne demek ?

Çağdaş Tıp Ne Demek? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Perspektifinden İnceleme

Çağdaş tıp denilince, aklımıza genellikle son teknoloji cihazlar, hızlı tedavi yöntemleri ve bilimsel ilerlemeler gelir. Ancak, çağdaş tıbbın bu yüzü, bir toplumun sağlığını sadece fiziksel iyilikle değil, aynı zamanda toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet gibi faktörlerle nasıl şekillendirdiğiyle de doğrudan ilişkilidir. İstanbul’da, sivil toplumda çalışan biri olarak, bu konuyu hem teorik hem de günlük yaşamda gözlemlediğim şekilde ele almak istiyorum. Çünkü sokakta, toplu taşımada ve işyerinde gördüğüm sahneler, bana her gün çağdaş tıbbın sadece klinik bir alan olmadığını gösteriyor.

Çağdaş Tıp ve Toplumsal Cinsiyet: Sağlık Eşitsizliklerinin Perde Arkası

Çağdaş tıp, aslında yalnızca hastalıkları tedavi etmekle kalmaz, aynı zamanda sağlık hizmetlerine erişimdeki eşitsizlikleri de yansıtan bir alan olabilir. Kadınlar ve erkekler arasında sağlık alanındaki eşitsizlikler, birçoğumuzun fark etmediği ama aslında her gün yaşadığımız bir gerçektir. Mesela, İstanbul’da toplu taşımada gittiğim her gün, kadınların fiziksel ve psikolojik sağlıkları üzerinde toplumsal baskıların nasıl etkili olduğunu gözlemliyorum. Kadınlar, çalıştıkları işyerlerinde ya da sosyal yaşamda daha fazla stresle karşı karşıya kalabiliyorlar. Çağdaş tıbbın çoğu zaman, kadınların özel sağlık ihtiyaçlarını göz ardı ettiğini veya onlara yönelik bakış açısının erkek egemen bir paradigmayla şekillendiğini hissediyorum.

Bir arkadaşımın başından geçen durumu örnek vermek gerekirse, yıllarca sağlığıyla ilgili sorunlar yaşadı ama kadın olduğu için doktorlar ona “stres yapma” ya da “psikolojik” dediler. Oysa ki, gerçek bir fiziksel rahatsızlık vardı. Çağdaş tıp, kadın sağlığını hala genellikle bir “ikincil” mesele olarak görme eğiliminde olabiliyor. Kadınların bedensel ve ruhsal sağlıkları üzerine yapılan araştırmalar hala erkeklerin sağlığına odaklanmış araştırmalarla kıyaslanıyor. Bu, kadınların tıbbi olarak daha az değerli olduğu anlamına gelmiyor, ama çağdaş tıbbın toplumsal cinsiyet perspektifinden bakıldığında, kadın sağlığına dair algılar ciddi anlamda eksik.

Çeşitlilik: Etnik ve Kültürel Farklılıkların Sağlık Üzerindeki Etkisi

İstanbul gibi kozmopolit bir şehirde yaşarken, farklı etnik kökenlere sahip insanların sağlıkla ilgili karşılaştıkları engelleri gözlemlemek zor değil. Çağdaş tıp, tüm bireyleri eşit şekilde ele almayı vaat etse de, her bir kültür ve etnik grup sağlık hizmetlerine erişimde farklı engellerle karşılaşıyor. Birçok göçmen, dil bariyerleri yüzünden ya da sağlık sistemini tam olarak anlamadıkları için doğru tedaviye ulaşamıyor. Sokakta gördüğüm bir sahne de bu durumu çarpıcı bir şekilde yansıtıyor: Bir göçmen kadın, Türkçe bilmediği için sağlık merkezinde sadece temel bilgi veriliyor ve doktorların ona yeterince zaman ayırmadığını görüyordum. Çağdaş tıbbın, bu tür dil engellerini aşmaya yönelik stratejiler geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sağlıklı bir toplum, her bireyin ihtiyaçlarını anlayarak hareket eden bir sistemle mümkün olur.

Bir diğer örnek, daha önce çalıştığım bir projede karşımıza çıkan bir durumu anlatmak olabilir. Proje kapsamında, farklı etnik gruptan gelen bireylerin sağlık durumlarını araştırırken, bazı katılımcılar çeşitli etnik kökenlerden dolayı daha fazla sağlık sorunu yaşıyorlardı. Bunlar arasında genetik hastalıklar, çevresel faktörler ve daha fazlası bulunuyordu. Ancak, tıbbi danışmanlık ve tedavi süreci çoğu zaman bu farklılıkları göz ardı ediyordu. Tıbbın, her bireyi eşit olarak kabul etmesi gerektiği gibi, sosyal ve kültürel farkları da dikkate alması gerektiğini düşündüm.

Sosyal Adalet: Sağlık Hizmetlerine Erişimdeki Engeller

Sağlık hizmetlerine erişim, yalnızca fiziksel engellerle ilgili değil, aynı zamanda sosyal adaletle de doğrudan ilişkili bir meseledir. Çağdaş tıp, temel olarak insanların sağlığını iyileştirmeyi amaçlar, ancak bu hedef her zaman herkes için aynı şekilde ulaşılabilir olmayabiliyor. İstanbul’un çeşitli mahallelerinde, farklı sosyo-ekonomik gruplara mensup bireylerin sağlık hizmetlerine ulaşmak için yaşadıkları zorlukları gözlemledim. Örneğin, bir aile, tıbbi bakım almak için gerekli bütçeyi ayıramıyor ya da yetersiz sağlık sigortaları nedeniyle tedaviye ulaşamıyorlar. Bu durum, sağlığın sadece fiziksel bir hak değil, aynı zamanda sosyal adaletin bir göstergesi olduğuna dair bir uyarıdır.

Sosyal adaletin eksik olduğu toplumlarda, genellikle zenginler daha iyi sağlık hizmetlerine ulaşabilirken, yoksullar ya da dezavantajlı gruplar çoğunlukla dışlanıyorlar. Çağdaş tıbbın, bu eşitsizlikleri göz önünde bulundurması ve herkese eşit sağlık hizmeti sunma sorumluluğunu kabul etmesi gerekiyor. Yoksul bir mahallede yaşayan bir birey, yüksek kaliteli tedaviye ulaşamıyorsa, bu durum sağlık sisteminin adaletsizliğini gösterir. Ve bu, sadece fiziksel bir problem değil, toplumsal bir sorundur.

Sonuç: Çağdaş Tıbbı Sosyal Adaletle Bütünleştirmek

Çağdaş tıp, aslında çok daha geniş bir kavramdır ve yalnızca hastalıkların tedavi edilmesiyle sınırlı değildir. Toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adaletle ilgili sorunları göz önünde bulundurduğumuzda, tıbbın gerçek anlamda “çağdaş” olabilmesi için bu sorunları da içermesi gerektiğini düşünüyorum. Sağlık, sadece bireysel bir hak değil, toplumsal bir sorumluluktur. Her birey, kökeni, cinsiyeti veya sosyo-ekonomik durumu ne olursa olsun, eşit ve adil sağlık hizmetlerine erişim hakkına sahiptir. Bugün, bu sorumluluğu kabul etmek ve gelecekte herkes için daha adil bir sağlık sistemi yaratmak, çağdaş tıbbın gerçekten ne demek olduğunu anlamak olacaktır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
bets10