Güç, Kontrol ve Vatandaşlık: Düz Kelepçe Kimlere Takılır? Bir siyaset bilimci olarak toplumsal düzenin en temel meselelerinden birinin güç olduğunu bilirim. Güç, yalnızca devleti yönetenlerin değil, her bireyin gündelik yaşamında yeniden ürettiği bir ilişkidir. Düz kelepçe bu ilişkide sıradan bir araç değil, iktidarın görünürleştiği bir semboldür. Kimin kime kelepçe taktığı, aslında hangi bedenlerin iktidar tarafından “tehlikeli” ya da “uysal” olarak kodlandığını gösterir. Peki, düz kelepçe kimlere takılır? Bu sorunun cevabı, hukukun satır aralarından çok, siyasetin zihin haritasında gizlidir. İktidarın Görünür Eli: Güvenlik ve İtaat Üzerine Her düz kelepçe, bir güç ilişkisinin maddi tezahürüdür. Modern devlet, meşruiyetini “güvenlik” üzerinden kurar. Güvenlik…
8 YorumEtiket: bir
Çölyak Hastaları Hangi Ekmeği Yemeli? Felsefi Bir Deneme Giriş: Ekmeğin Felsefi Serüveni İnsanlık tarihi boyunca ekmek, sadece bir besin değil; aynı zamanda kültürel, etik ve ontolojik bir sembol olmuştur. Sofralarda paylaşılan bir parça ekmek, adaletin, bereketin ve birlikte varoluşun simgesidir. Ancak çölyak hastaları için bu kadim gıdanın doğrudan tüketilememesi, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde derin bir sorgulamayı beraberinde getirir: “Hangi ekmek bizim için doğru ekmektir?” Bu soruyu yanıtlamak yalnızca tıbbi bir mesele değil, aynı zamanda bir felsefi arayıştır. Çünkü beslenmek, sadece biyolojik bir ihtiyaç değil; etik, epistemolojik ve ontolojik boyutlarıyla da yaşamın merkezinde yer alır. — Etik Perspektif: Adalet…
8 YorumTarladan Arsaya Çevirme Yüzde Kaç? Farklı Gözlerle Bakmak Bazı konular vardır ki sadece rakamlarla anlatılamaz; içinde hayaller, planlar, duygular ve gelecek tasarıları barındırır. “Tarladan arsaya çevirme yüzde kaç?” sorusu da bunlardan biri. Bu sadece bir imar oranı meselesi değil, toprağın kaderinin değişmesi demek. Ben bu yazıda, konuyu hem veriye dayalı bir analizle hem de toplumsal bir merakla ele almak istiyorum. Çünkü bir tarafın baktığı tablo diğerinin duygusunu tamamlıyor. Tarladan Arsaya Dönüşüm Nedir? Önce tanımını netleştirelim. Tarladan arsaya çevirme, bir arazinin tarım alanı statüsünden çıkarılıp imar planına dahil edilmesi işlemidir. Bu, yasal olarak belediye veya il özel idaresinin planlama yetkisiyle yapılır.…
4 YorumGIPTA Halka Arz Kimin? Tarihsel Bir Perspektiften Bakış Geçmişi Anlamak ve Günümüzle Bağ Kurmak: Bir Tarihçinin Samimi Girişi Geçmiş, yalnızca eski bir zaman diliminin geriye kalan izlerinden ibaret değildir; aslında, geçmişin izleri, günümüz dünyasının şekillenmesinde önemli bir rol oynar. Bugün aldığımız kararlar, yaşadığımız toplumsal dönüşümler ve ekonomik değişimler, geçmişte atılan adımların, yaşanan kırılma noktalarının bir sonucudur. GIPTA’nın halka arz süreci de bu bağlamda değerlendirilmesi gereken önemli bir olaydır. Bir markanın halka arz edilmesi, sadece ekonomik bir hamle değil, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve tarihsel bir olgunun ürünü olarak karşımıza çıkar. Bu yazıda, GIPTA markasının halka arz sürecini, tarihsel arka planda,…
8 YorumGaza Anlayışı ve Pedagojik Perspektif: Eğitimde Dönüşümün Gücü Eğitim, sadece bilgi aktarmaktan çok daha fazlasıdır. Gerçek öğrenme, bireylerin dünyaya bakış açılarını dönüştüren, onları bilinçli, eleştirel ve duyarlı bireyler haline getiren bir süreçtir. Bu dönüşüm, sadece bireysel düzeyde değil, aynı zamanda toplumsal bir etki yaratma potansiyeline de sahiptir. Eğitimciler, bu sürecin rehberleri olarak, öğrencilerinin içsel değişimlerini fark ettiklerinde en büyük ödüllerini alırlar. Her bir öğrenci, öğrenme sürecinde kendi yolculuğunu yaparken, eğitmenler onların bu dönüşümdeki en büyük destekçileri olurlar. İşte bu bağlamda, “Gaza anlayışı” gibi kavramlar, eğitimde ne kadar derin ve çok yönlü bir düşünce yapısına sahip olduğumuzu gösterir. Gaza Anlayışı Nedir?…
4 YorumKorozyonu Etkileyen Faktörler: Edebiyatın Korkutucu ve Güzelleştiren Yüzü Kelimeler, birer madde gibi çevremizi şekillendirebilir. Bir sözcük, bir düşünceye veya bir duygusal duruma nüfuz ederek zihnimizde derin yaralar açabilir ya da hayatımıza güzellik katabilir. Edebiyatın gücü, hayatın her alanına, her parçaya dokunarak insanı hem kıran hem de iyileştiren bir etkiye sahiptir. Tıpkı bir metalin çevresel faktörlerle bozulması gibi, kelimeler ve anlatılar da zaman içinde çeşitli etkilerle değişebilir. Korozyon, hem fiziki bir süreçtir hem de sembolik bir anlam taşır. Bu yazıda, korozyonu etkileyen faktörleri, edebiyatın ışığında keşfedeceğiz; korozyonun sadece metallerin değil, insanların ruhlarının da ne kadar kırılgan olduğunu ortaya koyacağız. Bir Edebiyatçı…
8 Yorum